Sevil Nuriyeva “Star” qəzetinə yazdı

KÖŞƏ
21:05 20.03.2011
2851

 

“Herkes değişim istiyor. İzin vermeyen mi var?”

Arap ülkelerindeki devrimlerin değişim havası, Ermenistan ve Azerbaycan’da da heyecan yaratmış durumdadır. Bir taraftan da İran’da Yeşiller harekatı, bölgenin ümumen havasına hareketlenme getirebildi.

Demokrasi kavramının artık trende çevrilmesini bu bölge, önce Ukrayna, daha sonra ise Gürcistan’la yaşadı. Bazı değişim çabalarına rağmen, bu arzular Gürcistan’la sınırlı kalmış oldu.

Peki, neden yeniden bölgede, Ermenistan’da muhalif havanın artışı, Azerbaycan’da itirazcıların artık sosyal medyada bu kadar aktif gruplar haline gelmesi, İran’ın tüm kısıtlamalara rağmen demokrasi kavramına rejim değişimiyle sahip olmak istemesiyle canlanmaktadır?

Bölge istikrara, yarından hiç kuşku duymadan, ciddi anlamda ihtiyaç duymaktadır.

Tabii ki saydığımız ülkelerin sosyolojik yapılarında farklılıklar ciddi olarak mevcuttur. Ama buna rağmen, neden Batı destekli bölgesel değişimler Gürcistan’la sınırlı kaldı sorusu bugün Güney Kafkaslar’da, birçok analizcinin sıkça sorduğu sorulardır.

Azerbaycan ve Ermenistan değişim istiyor mu? Bunun için zemin var mı?

Bunu anlamak için önce, yeni heyecanlara sahne olan bölgenin sosyolojik durumuna dikkat etmek, siyasi portresini analize tabi tutmakta yarar vardır. Neden öncelik Ermenistan gibi gözüküyor?

Ermenistan’ın Rusya’dan tam bağımlı şekilde siyaset yürütmesi, var olma sebebi olarak gördüğü Rusyasız adım atmadığı yalnızca yerli analizciler ve siyaset uzmanları tarafından değil, küresel güç tarafından da görülmektedir.Ve bu yolun, yani Rusya ağırlıklı siyasi yolun, Ermeni ahalisi için ne ifade ettiğini sade Ermeni vatandaşı birebir yaşamaktadır. Ekonomik olarak çökmüş Ermenistan sürekli Rusya’nın milli menfaatlerinin keşikcisi olarak bölgede istikrarsızlığın esas aktörü olarak görülmektedir. Ermenistan muhalefetinin sesinin ciddi şekilde çıkmasının sebebi de budur. Eski devlet başkanı Levon Ter-Petrosyan’ın liderliği ile gerçekleşen muhalif direnişin netice vereceğine inananların sayısı şimdi bir hayli artmış durumda. Tabii ki Rusya’dan çıkan analizlere dikkat edersek, Rusya medyası “her şeyin altında bir Amerika vardır” anlayışının durmadan propagandasını yapıyor.. Tabii ki Rusya için, bölgede değişime sebep olan, kendisinin rol almadığı senaryoların yürürlüğe girmesi yol verilmezdir. Rusya’nın Sarkisyan iktidarına verdiği desteğin altında yatanın da bu olduğunu görmek zor değildir. Petrosyan’ın beyanlarında, ekonomik kalkınma ile birlikte, hem bölgedeki Yukarı Karabağ’a dayanan istikrarsızlıkla ilgili daha farklı, daha barışçıl, daha pragmatik sloganları da dikkat çekmektedir. Rusya için kendisinin bizzat rol almadığı bu beyanlardan rahatsız olması, Petrosyan muhalif hareketinin Batı’nın profiline daha yakın, Türkiye’ye daha aklı selim yaklaşan siyasi duruş sergilemesi ciddi rahatsızlık yaratmış durumda. Buna paralel olarak, Ermenistan iktidarının halk nezdinde yeterli güce sahip olmadığını da görmek mümkündür. Ama bu, muhalif grubun desteğinin hayli fazla olduğunun göstergesi değil. Çünkü halktan yeterli destek anlamında, Ermeni muhalefetinin hayli  yol kat etmesi gerekmektedir.

Ermenistan’dan çıkan, demokratik reformlara yönelik seslerin, Gürcistan faktöründen de etkilendiğini söymek mümkün. Gürcistan’ın değişimden sonraki Saakaşvili liderliğindeki şimdiki duruşu, daha reformist, daha halkçı, daha temiz muhit, rüşvetsiz memur düşüncesi, vatandaşla devlet arasındakı ilişkiler yalnız Ermenistan’da değil, Azerbaycan’da da konuşulmaya başlandı. Rusya basınında alay objesi olan, her fırsatta aşağılanan Saakaşvili, öyle bir örnek oluşturdu ki Rusyalı rakipleri bile bunu itiraf ediyorlar artık.

Herkes “hani mümkün değildi, hani birdenbire demokrasi olmuyor, Saakaşvili nasıl başardı?” sorularını sürekli soruyor şimdi. Bölgede Rusya ve İran gibi devletlerin komşulukta olması da, Güney Kafkaslar’da kalıcı istikrar, kalıcı demokrasi kavramını bir türlü oturtamıyor.

Sadece en yakında, olumlu etkilenecek Türkiye var. Değişime açılan Türkiye. Artık uydu, internet, facebook, twitter gibi sosyal medyanın da etkisiyle herkes herşeyi görüyor. Ve bu sebepten de, değişim isteklerini ifade eden seslerin susturulması hayli zor, belki de biraz mümkünsüzdür. Artık birinci hareketlerden, yani Ukrayna ve Gürcistan’daki değişimler zamanı gösterilen duruş yerine yerlerde iktidarlar halkın sesine kulak vermeye başladı. İtiraz edenler olmadan artık bazı reformlara yelken açıldı.

Bunu daha ziyade Azerbaycan’da gözlemlemek mümkün. Devlet başkanı Aliyev’in memurlara, tekelcilere, halktan yana tavır sergileyerek sert çıkması da bu anlamda, Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarından sonra baş verdi. Doğrudur; Azerbaycanlı iktidar yetkilileri bunu ısrarla kabullenmese de, Başkanın halktan rüşvetle mübarizede destek istemesi bir hayli manidardır.

Halk  desteğine gelince, inkılaplar halk işin merkezinde olduğunda gerçekleşir. Evet, her şeyin kötü gittiğini söyleyen narazılar var; evet, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söyleyen razılar da vardır. Ama ne narazılar, ne de razılar geniş anlamda kitlevi halk degildir. Odur ki, halkın iştirak etmediği değişimler neticesiz kalacaktır diyor bölgeyle ilgili tüm gözlemciler. “Halkı arkasına kim alacaksa, avantajlı durumda o taraf olacaktır” analizleri sıkça söylenmeye başlandı. İktidarın, itirazcılara bundan evvelki sokak yürüyüşlerinden farklı davranmaya başlaması, daha ılımlı yaklaşım, daha hoşgörünün hüküm sürmesi, kusurların olduğuna, başkanın da bunu gördüğüne ve gördüğü şeylerin netice olarak Azerbaycan başkanının siyasi hayatını etkileyeceğini gördüğüne işarettir. O sebepten, Aliyev değişimi en az itiraz edenler kadar arzu ediyor intibahı yaratıyor. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine gelince bunu zaman gösterecektir. Çünkü zaman gerçeklerin müttefikidir.

OXŞAR XƏBƏRLƏR